Güçlü lider meselesi…
Türk siyasetinde başarının sırrı, ikna edici bir “değişim söylemi” ile davranışları ve duruşuyla bu söylemi taşıyan bir liderin varlığıdır.
1950’lerde Menderes ve DP, 1960’larda Demirel ve AP, 1970’-lerde Ecevit ve CHP, 1980’lerde Özal ve ANAP, 2000’lerde Erdoğan ve AK Parti hep bu sırrın ürünü oldular.
Ancak bu durum aynı zamanda iki ucu keskin bıçak gibidir.
Başarıları yanında, bu dönemlerde yaşanan sorunlardan birisi, siyasetin kurumlaşması ile sahsileşmesi arasındaki balansta, ikinci kefenin açık ara ağır basması olmuştur.
Sonuncusu AK Parti örneği, siyasi lider etrafındaki şahsileşme hali…
Bunun olumsuz sonuçları açıktır.
Şahsileşme siyasetin ve siyasi icraatların, lider etrafında algılanması, savunulmasını ya da eleştirilmesini beraberinde getirmektedir. Bir siyasi parti ve siyasi dokunun kişiye indirgenmesi, kurum yerine şahıs, kurumsal-siyasi karar ve hükümler yerine, kişisel-vicdani hükümleri devreye sokmaktadır. Ve söz konusu olan kişi olduğu oranda, lidere ait kişisel faktörler siyasi alanda gerektiğinden çok daha belirleyici olmaya başlamaktadır.
Nitekim son dönemde tartışılan pek çok konu iktidar partisi içindeki gelişmeleri, iktidar partisinin sistemli politikalarını temsil etmekten çok, liderin kişisel, hatta keyfi yani önceden bilinmeyen, bilinemez ve kestirilemez özelliklerini ve tercihlerini temsil etmektedir.
Ayrıca ilginçtir ki yukarıda saydığımız siyasi konular sadece son dönemin tartışma konuları değil, asli kriz ve çatışma konularıdır. Bunlar siyasi görüntü taşıyan ama katılım, diyalog, etkileşim, hatta sistem anlamında siyaseti oyundan düşüren konulardır.
Görmek gerekir ki, bu tür ‘depolitizasyon’un bir halidir.
Sorun bu..
Oysa demokratik rejimlerde siyaset bir sistem meselesidir. Siyasi partiler başta olmak üzere birden çok temsili aktörden oluşan ve bu aktörler arasında ilişki ve etkileşim üzerine oturan bir dokuyu ifade eder siyaset.
Hiç bir siyasi parti ya da aktör bu çoğulculuk işlevini ya da sistem görevini tek başına yerine getirmez, getiremez. Kritik siyasi kararlar farklı aktörler arasında uzlaşma ve diyalog olmadan alınamaz; aksi halde kritik kararlar ile toplumsal talepler arasındaki bağlar zayıflar, meşruiyet azalır.
Farklı aktörlerin siyasi alanda farklı değişim söylemleriyle varlığı farklı toplumsal kesimler adına farklı ve derin uzlaşma zeminleri oluşturur. İç dinamiklerin meşruiyet kurucu olarak daimi bir şekilde devrede kalmasını mümkün kılar. Özetle “sistemleşmiş bir siyasi alan”ın varlığı farklı değişim söylemlerinin rekabetiyle oluşur.
İttifaklar, toplumsal alanın devlet alanı aleyhine genişlemesi böyle sağlanır. Rekabet çıtası genel olarak ve düzenli olarak özgürlüklere böyle endeksli olur.
Türk demokrasisi böyle bir sistemin eksikliğinin sıkıntısını hep çekmiştir.
Bugün de ziyadesiyle çekiyor…















Benim çıkardığım sonuç bizim uzunca bir süredir kurumsal dokumuzun gelişmiyor olması. Lider kültü kendi başına ortaya çıkmıyor. Toplumun yapısı bunu besliyor. İki kişi ortak olup iş bile kuramazsın bu ülkede her birinin kendi etrafı diğerini saf dışı bırakmanı tembihler. Sonunda gerçekten bir ortak diğerini mutlaka alaşağı eder. Ve bizim millet haklı olmanin gururuyla yaşar. Değişik bir kafası var ülkenin. Yanlışın doğru sonuç getirdiği bir memleket. Ve devam eden kısır döngü.
Yanıtla (0) (0)Havuz medyasının tüm kanalları her akşam Dünya Savaşı çıkacak masalları anlatıyor. Dün SSCB ve Kızıl ÇİN varken çıkmayan savaş, her an çıkabilir ve bizi Güçlü Lider Recep ERDOĞAN korur imajıyla beraber, İha Siha görüntüleri veriliyor., Tabi bu bir algı masalı. Algı masalına düşenler muhakkak vardır. Özellikle komplo teorilerine inananlar için kurulmuş bir örümcek ağı bu. Yemeyin yedirmeyin.
Yanıtla (14) (0)Yorumunuzu çok beğendim. Tebrikler...
Yanıtla (6) (0)ha birde seçim zamanı ortaya çıkan pervaneli uçak gemisi vardı.
Yanıtla (1) (0)ben pek yandaş iktidar beslemesi kanalları izlemiyorum.
acaba uçak mı yoksa siha gemisi mi neyse artık hiç gösterdi ler mi acaba.
“Türk Birleşik Devletleri” kurulacak diye hayal satanları da var.
Yanıtla (0) (0)Rahmetsiz Kaddafi güçlü bir liderdi. Astığı astık kestiği kestikti. Ülkesinde, ülkesini yönetme tarzına itiraz eden, edebilecek olan kimse yoktu. Kimse ona muhalefet edemiyordu. devletin idaresinde mutlak manada hakimdi. Kaddafi güçlüydü ama Libya güçlü değildi, Libya güçlü olmadığı için de Kaddafi Libya lideri olarak güçlü değildi. Libya'nın yaşadığı olaylar bunu gösterdi. Rahmetli Erbakan'ı hayal kırıklığına uğratan o kibir abidesi yıkılıp gitti
Yanıtla (0) (0)Gençler neyse de tecrübeli büyüklerimizin bu iktidarın tuzaklarını, yemlemelerini erken fark etseydiler bugün hukuk ekonomi ahlâk 50 yıl geriye gitmez, milyarlarca dolar paramızı bir avuç zümre çalamazdı. Bu dönemde haysiyetini elden bırakıp zenginleşenlerin iki dünyada da elimiz yakalarında olmazsa asıl biz haysiyetimizi kaybetmiş olacağız.
Yanıtla (3) (0)Güçlü lider zayıf toplum demektir... Yazınızı beğendim.
Yanıtla (4) (0)seçimi alanların iktidarı kullanmaları normal. ilan ettikleri programı yaşama geçirebilirler. seçimde karşılığını görürler. hukukun tanıdığı hak ve özgürlükleri kısıtlayamazlar. anasasayı aşamazlar. tayyibin yaptığı bu sistemi dahi göçertmesidir. devlet alanı dediğiniz yerdeki kurumları nerede ise hiçe indirip, kurumsal işleyiş yerine iki dudağının arasından çıkanı, denetimsiz yasa gücü haline getirmesidir. seçimle gelen kral olmasıdır.
Yanıtla (9) (1)Bu gidişe ilişkin çok uyarılar yapıldı ama idrak edemeyenler yetmez ama evet diye tuzaklar ile dolu bir kapı açtılar. Bu uyarıları karşıtların, muhaliflerin hezeyanı değil de ciddi bir öngörü olduğunu idrak edebilseler Truva atını içeri almaya alet olmazlardı.
Yanıtla (5) (1)Hakanlarin vezirleri, Padişahların sadrazamlari, Cumhurbaskanlarin başbakanı vardır. Şimdi tek kişi her şey. Sonuç ekonomik, siyasi çöküş. Algı ile işletilen sözde güçlü lideri olan garip bir sistem var.
Yanıtla (4) (0)Devlet bir kurumlar bütünüdür. kurumlar kendileri için yasalarda belirlenen kurallar dairesinde hizmet üretmeye devam ediyorlarsa ve verimli çalışıyorlar da orada devlet güçlüdür. Bu manada liyakatli lider bu sistemin daha verimli işlemesini sağlayan liderdir. Liderin şahsi olarak güçlü algılanmasına neden olacak keyfiliği ile güçlü devlet yan yana yürüyemez. Liderin gücünün artığı nispette devletin gücü azalır zafiyeti artar.Dünyanın geri ve güçsüz ülkelerinde liderler güçlüdür, devletse güçsüz
Yanıtla (3) (0)